Kayıtlar

Elma Mısın Karpuz Mu ?

 Selam Millett...     Yazmayalı u zun zaman oldu bal köpüklerim. Travmalarıma travma katmakla meşguldüm ahahah.      Kendimi son günlerde tuhaf hissediyorum. Bir deniz feneri gibi. Bu arada dünyada en sevdiğim aktivelerin arasında başı çeker geceden sabaha kadar dönüp duran deniz fenerinin ışığını izlemek. Küçükken yaşadığım şehirde büyük bir deniz feneri vardı. Balkondan hafif sarkınca (sakın denemeyin çocuklarr) onun loş ışığını görebiliyordum. Büyüyünce o ışık ben oldum.      Son iki haftadır hiçbir şey hissetmiyorum. Bir insanın hiçbir şey hissetmemesi normal mi ? Gece olduğunda "vay be bugün de bitti" diyorum. Yaşamım koca bir panjura döndü. Gündüzleri açılıyor, geceleri kapanıyor. Aslında bu hissizliğimi birçok beklentimin gerçekleşmemesine bağlıyorum ya da bir hevesle istediğim belki de onun mutluluğundan uyuyamadığım olayların içine girdiğimde aslında o kadar da şatafatlı olmadığını gördüğüme bağlıyorum. Oblomov ve Volkan Konak karışımı bir şey oldu hislerim. Hani der

Ağlak Kedi Yavrusu Sendromu ( Part Part Anlatım)

  Merhaba Sevgili Okurlarımm...     Bal köpüklerim diğer blog yazılarımdan da biliyorsunuz ki Maşallah dediğim üç gün yaşamıyor, "kanka o öyle arkasından konuştukları gibi birisi değil, iyi çocuk." dediğim kişi Deccal'den 3 sn sonra doğmuş çıkıyor ahahah.     Az önce yine -daha dün yazdığım blog yazımdaki- "iyi çocukla" saç baş kavga ettik.  Ah özür dilerim, saç baş kavga edemeyiz çünkü keldi.😭     Şu hayatta nereden kaptıysam iyi niyet hastalığını "Her iyinin içinde bir kötülük, her kötülüğün içinde bir iyilik." sözünü her kötü insanın içindeki o masum ağlak çocuğun olabileceğine inanmak istiyorum.  Hayır kardeşim hayır... Saf kötünün içinde sadece saf kötülük vardır. 45 dakika önce başıma gelen bir olayı anlatıyorum... Hemen sıcağı sıcağına çünkü bal köpüklerim taze sever 💛       Geçen hafta şu bahsettiğimiz "iyi çocukla" tanıştık. Ona uzun uzun iyi çocuk demek istemiyorum çakma pileybooyy Casanova diyeceğim, ki bu bile onu onurlandıracak

Fotoğraf Öykücülüğü... İlham: Tom Hanks

       Merhaba çook kıymetli okuyucularım 💕      Keyfiniz iyidir umarım demek isterdim fakat yine bir Türkiye sabahı ve yine güne acıyla başladık. Kimsenin keyfinin yerinde olmasını beklemiyorum. Bütün şehitlerimizin ruhu şad olsun, mekanları cennet olsun.     B ugün son günlerde gündemi sarsan bir olayın, yıllardır işlenen bir suçun, apaçık sosyal medyaya düşmesini takip ediyordum. Evettt hepinizin aklına geldi değil mi? Epstein ve Maxwell     Zeka, sosyete, para, güç...      Sözlüğü açıp baktığımız zaman dört normal kelime fakat Powerpuff Girls'deki gibi içine X maddesi gibi insan karışınca "canavar" yaratılabilir. Bu olaydan haberim Twitter gündeminden oldu. Oysaki ben evde masum masum dersimi çalışıyordum... Bunun çoook uzun ve detaylı bir olay olduğundan habersiz bu hashtage tıklayarak zihnimi bir çorbaya döndürdü.       Ha? Ne? Durun bir saniye... Ne olmuş? moduna giriyorsunuz ve ben merak ettiğim konuları dibine kadar araştırıp nasıl başlayıp nasıl bittiğini öğren

Koşun Koşuunn... 2023'ü Analiz Ediyoruz

Yeni yıldan herkese kucaak dolusu aşk sevgili okuyucularım 💕      Biliyorumm biliyorum uzun zamandır yazmıyordum ama neler oldu neler... İşte bugün size koca bir senenin özetini yazmak için geldim.      Bana göre 2023, hayatımın bu zamana kadar geçirdiğim en zor senesiydi. Ne sınav seneleri ne de Covid zamanında evde kapana kısıldığımız seneler... Bu senenin yanında solda sıfır kalır. Bakın kötü demiyorum ama oyunlardaki "Hard Level" işte bu yıldı.     Peki bu yıldan neler öğrendim ?   1) Kesinlikle sevmek ve sevilmenin suç olduğunu  (moodumuz 0.40 sn)      Öncelikle şuna bir açıklık getirmeliyim ki  sevmek ve sevilmek kavramlarını sadece aşık olmak şeklinde basit bir anlama indirgememeliyiz. Bu yıl bunu anlatmaktan dilimde tüy bitti. Bazı kelimelerin artık doğru kullanılmasını istiyorum ve bunun için de çabalıyorum. Sevmek yalnızca sevmektir işte. Hepsi bu.      2023'ün ilk aylarındaki sevgi yönüm 2023'ün kasım ayından sonraki sevgi yönümden tamamıyla farklılaştı. G

Masaları terk etmiş olabiliriz ama anılar hala orada oturuyor

  "Bütün insanlar ölecek... Yeter ki geride kötü şeyler bırakmasın." -Mustafa Suphi      Dünyada kalıcı olmak, yaptığımız işlerle değil, insanların kalplerinde bıraktığımız izlerle ölçülür. Bu dünyaya rağmen, evet hala bu görüşü savunmaktayım. Karşımıza bu zamana kadar kaç tane kalpsiz çıktı? Çetelesini tutmadık ama nahif insanlar için buradayız. Hayatta.        Hayatımıza fark etsek de etmesek de, isteyerek veya tesadüfen bir sürü insan giriyor ve çıkıyor. Eski bir tanıdığım b ana,  bu dünyada kalıcı olmak için eser yazıp yayımlama gayesinde olduğunu söyledi. Öldükten sonra bile olabildiğince kalıcı.       Peki sevgili okurum... Bu dünyada kalıcı olmak için sadece yazılı bir eserinin olması ya da adının bir yerlerde yazması mı gerekiyor? Zihinlerde güzel bir anı olarak kalsan ve insanlar seni sonsuza dek gülümseyerek hatırlasa, kulaktan kulağa senin nasıl mükemmel bir insan olduğunu anlatsa kalıcı olmaz mısın ? Ya da tam tersi. Kötülüğün dokunduğu her insan seni 21. Yüzyılın

Düğünde Beyaz Giyen Bir Görümce Kadar Manipülatif !

     Bu sabah büyük bir gürültü ile uyandım. Soğuk ve inanılmaz bir sarsıntıyla. Başımı yastıktan  kaldırdığım zaman, kulaklarımdaki geceden kalma korkunç uğultular sustuğunda büyük bir kahkaha sesi duydum. Dokuz büyük Rahip başımın üzerinde koca kel kafalarıyla dönüp duruyor ve yumurta gibi pürüzsüz suratlarıyla hunharca, gözlerinden yaşlar gelene kadar yataktaki halime gülüyorlardı. Sabahın 06:42'si. Sizce de zulmetmek için acımasız bir saat dilimi değil mi? Ama susmak bilmiyor, güldükçe daha da hızlanarak dönüyorlardı. Biraz kendime geldikten sonra içlerinden en sarkık yanaklısı diğer sekizini arkasına alarak: "Öğrendin sonundaa" dedi "Neyi öğrendim?" "İnsan sevdiğini düşmanından daha zor affeder. Bu sabah bir ilk yaşamayacaksın. Hepimiz iyi biliyoruz. Burası ilk uyandığın o tuhaf yer değil. Hatırla. Bu anları yaşamadık mı?" "Döngüde miyim? Dört-beş senede bir tekrarlanan kısır bir döngüde ? Hatırlıyorum tabii ki, beş sene önceydi. Bu ilk hayal

Çünkü Aşk Bir Sigara Gibi Yanabilir Ve Sana Hiçbir Şey Bırakmaz

  İşte size bir gözlem: İnsanların en ufak bir aşk kırıntısı uğruna nasıl birbirlerini yediklerine dair.       İnsanlar kaç yaşında olursa olsun aşka inanır. Her ne kadar çevremizdeki insanlar yaşadıkları kötü tecrübelerden dolayı aşka inanmadıklarını söyleseler de gecenin bir vakti penceresinden sokak lambasının ışığının masaya çarpan loşluğunda, yalnız başına oturduklarında karşılarında sadece aşkı görmek ister. Eğer elimde Peri Anne'nin sihirli değneği olsaydı dünyadaki herkesin doğru eşleşmesini ve bu sayede gerçek aşkı bulmalarını dilerdim. (Tabi birde Dünya Barışı) "Uzun zaman sonra kavuşmuşuz. Temelli. En son gördüğüm günden bu yana aradan iki sene geçmiş ama sen hala ilk günkü gördüğüm ışıltındasın. Zerren sönmemiş. Şimdi hala seni gördüğümde, tıpkı ilk günkü gibi, etraf silikleşiyor ve ben soğuk soğuk terliyorum. Unutmam, hiç ummadığım bir anda sesini duyduğumda nasıl da o hengame büyük bir sessizliğe bürünmüştü. Ellerim titremişti. Göz bebeklerimi görmedin mi? Adımı