Hadi Tanışalım, Ben Mori 💕
Merhaba sevgili okurlarımm... (öncelikle havalı bir giriş)
Ben Mori. Bu ismi o kadar çok benimsedim ki ilk bloğumu bu isimle yazmaya karar verdim. Muhtemelen bloğuma kadar geldiğinize göre beni az çok tanıyorsunuzdur, burası kutunun en dibi. Bütün aktif olduğum blogları iç içe sıkıştırdım. Tumblr, Wattpad, 1K vs. Keşfetmek isteyen tıklamaya devam etsinn...
Peki Kim Bu Mori?
Mori, kendim yarattığım sanal-kurgusal bir karakter. Onu "Küçük kendim" olarak tanımlayabilirim. Eğer kafanız karıştıysa hemen Mori’nin kitabını okumaya başlayabilirsiniz. Sessiz bir serzeniş olarak başladı fakat sonunda ne olacak bilmiyorum. Her neysee hadi asıl meseleye geçelim...
ÖNCELİKLE, BELİRTMELİYİM Kİ BU BLOGTA HER ŞEY VAR.
"Olur mu canım öyle şey??" diyorsanız işte şimdi bal gibi olacak. Blog yazmayı her zaman istemişimdir fakat ne üzerine? Ben en çok neyi seviyorum ? İnsanları nereye yönlendirebilirim ? Ne tavsiyesi verebilirim ? Ne yapmalıyım ? İlgi alanım neler ? gibi gibi sorularla sürekli beynimi meşgul ettim. Uzun zamandır da belirli içerik üreticilerini takip ettim. Genellikle çoğu; "Tek bir konuda, belirli bir kısma hitap et" mottosuyla bu yola çıkmış. Kabul etmeliyim ki başarılılar ama neden herkes aynı yoldan yürümek zorunda ? Belirli bir kesme hitap etmek istemiyorum. Ben sadece 'ben' olmak istiyorum.
Neyi seviyorum ? → Güzel olan her şeyi.
Neye tam olarak ilgim var ? → Tam olarak demesek bile, ki kendimi hiçbir zaman bir uğraşta "tam" olarak hissedemiyorum, çoğu şeye.
Büyüyünce ne olmak istiyorum ? → Henüz karar veremedim.
Yeterince büyüdüm mü? → Daha büyümeme bir iki sene var. (kesinlikle büyümekten kaçtığımdan değil.)
Vizyonum → Ölmeden önce yapmak istediğim her şeyi yapabilmek.
Misyonum → Ölmeden yaşayabilmek. (En azından 'Artık tamam.' diyene kadar.)
Bu bloğu neden açtım ? → Şu an tarih 14.02.2023 saat 12:35. Büyük deprem felaketinin dokuzuncu günü. Televizyon kanallarında vefat eden sayısının yaklaşık 32 bin kişi olduğunu söyleniyor. Türkiye korkunç zamanlar geçirmekte.
İlk günlerde ekrana baktığınızda sayılar hızla artıyordu. 250 vefat, 348 vefat, 1248 vefat...
Felaketten önceki gece, 5 şubat akşamı, konuştuğumuz, iyi geceler diye yatıp uyuduğumuz, çok sevdiğimiz ya da küs uyuduğumuz, haksızlık ettiğimiz, 'yarın buluşalım' ya da ' şimdi uykum var yarın konuşalım', yarın doğum günü ona hazırladığım sürprizi görünce bayılacak dediğimiz insanlar şimdi sadece sayılardan mı ibaret? Onca hayal, onca kırgınlık, onca yaşanmışlıklar... Sadece ekrandaki bu meçhul sayılar arasından biri olmak için miydi? İnsanoğlu bu dünyada ne kadarlık bir boyutta var?
İşte bu bloğu bunun için açtım. Bütün bu yaşanmışlıklardan anladığım en büyük şey "DOYASIYA YAŞAMAK" Gururu bir kenara bırakıp sevdiğin şeyleri yapmak, sevdiğin insana sarılmak, sevdiğini söylemek, denemekten korktuğun şeyleri denemek. Tabii bahsettiğim şey seni istemeyen ya da sevmeyen insanlara yapışmak değil. Muhtemelen beni de sevmeyen, benimle konuşmak isteyip konuşamayan insanlar vardır. Merak etmeyin ben kin tutmam..(Dipnot düşeyim, bir kişi hariç) Evet, zamanında çok kızdığım, çok öfkelendiğim, gördüğüm yerde öldürmek istediğim insanlar olmuş olabilir. Ama yaşadığımız son günlerde bunların ne kadar anlamsız duygular olduğunu anladım. Doğruyu söylemek gerekirse bu felaket olmasa ömür boyu öfke ve kin besleyeceğim insanlar vardı fakat şu an bunlar kimin umurunda ? İçimizden affedelim gitsin. Büyük ihtimalle o ( yani küsüştüğünüz kişi) size hala küs olacaktır. Bunun için size bol şans. Ortada büyük hatalar yoksa çoğu insan ikinci bir şansı hak eder. Ölüm sizi ayırmadan içinizdekileri affedin, kabullenin ve onları özgür bırakın. Hatta yapabiliyorsanız yüz yüze gelin. Yüz yüze gelme konusunda oldukça tecrübesizim ama siz yine de beni dinleyin. Belki küçük, sıcak bir gülümseyişi, belki sarılışı aranızdaki bütün buzları eritmenize neden olabilir.
Gelelim bu bloğun ne hakkında olacağına... İlk başta da dediğim gibi bu blog her şey hakkında. Mori hakkında, kitaplar hakkında, hayaller hakkında, başarılar, üzüntüler, şaşkınlıklar, yeni keşifler, yeni tatlar, yorumlar, kişisel düşünceler, tuhaf deneyimler vs.. Ama merak etmeyin Albayım ve Zeze edebiyatı içermemekte. ÇÜNKÜ:
“Sence de bu klişelerden yeterince sıkılmadık mı Zeze?”
Enkazlar arasında dikkatimi çeken diğer bir nokta ise kitapların, yazılı belgelerin yok olup gitmesi. Şimdi buraya 2009'dan beri tuttuğum günlüklerin kopyasını tek tek yazamam. Onun için bu saatten sonra bu bloğu sanal günlüğüm olarak yazacağım. İsteyen istediği konu altındaki yazılarımı okuyabilir 💁 Yazmayacağım bir konu varsa, ki yazmamaya özel göstereceği, toksik ilişkiler. "Olmaz ben kaostan besleniyorumm" derseniz wattpad hikayelerimi okuyabilirsiniz. Oldukça gerçekler. Orayı da ilk zamanlarda blog tarzında kullanmayı düşünmüştüm ama çoğu insan "Wattpad mı kaldı ya ? Ergen liselilerin yazdığı saf kız- kötü çocuk ilişkileri.." dedikleri için dümdüz bir blog açmaya karar verdim. Ve ta daaa işte karşınızdayım.
Evet ilk yazım oldukça uzun sürdü farkındayım.
Hepinize keyifli okumalar diliyorum...
MORİ